Lateral epikondilit; el bileği extensor kaslarının orijin aldığı lateral epikondilde özellikle extensor karpi radialis brevis kasının (EKRB) dejeneratif tendiniti olup dirsek dış kısmında (lateralinde) ağrı ile karakterize bir hastalıktır. Ön kol kaslarının aşırı kullanımına bağlı olarak EKRB tendonun yapışma yerinde mikroyırtık şeklinde başlar. Mikroskobik olarak, bu bölgedeki patoloji anjiofibroblastik hiperplasti olarak adlandırılır. Lateral epikondilit inflamatuar bir süreç değildir, tendinozis olarak bilinen anjiofibroblastik dejenerasyona cevaben oluşan fibroblastik ve vasküler yanıtlardır. Lateral epikondilitte primer olarak etkilenen kas EKRB olmasına rağmen, patolojik değişiklikler EDK, EKU ve EKRL kaslarının orijininde de meydana gelmektedir.

Lateral epikondilitin genel popülâsyonda görülme oranı %1-3 olup; 30-60 yaş aralığında bu oran %19’a çıkar. Sıklıkla kadınlarda ve dominant elde görülür. İsmi tenisçi dirseği olmasına rağmen tenis oyuncularında görülme sıklığı genellikle %2-3’ tür. Ancak; sürekli tek el ile backhand vuruşu yapan tenis oyuncuları ile amatör tenis oyuncularında %40-50 oranında yaşamları boyunca süren lateral epikondilite ait dirsek ağrısı şikâyeti görülmektedir.

Hastaların şikayetleri genellikle lateral epikondil üzerinde olan ve ön kola yayılım gösteren ağrı, döndürme, bükme, kavrama, ağır taşıma ve sık tekrarlı yapılan aktivitelerle artış gösterir. Akut dönemde eklem hareket açıklığı tam veya tama yakındır. İstirahat bu dönemde ağrıyı azaltır. Özellikle dirençli el bileği ekstansiyonu ve ön kolun supinasyonu ise ağrıyı artırır. Kronik dönemde ise; fonksiyonel etkilenim, hiperaljezi, motor kontrol kayıpları, kas kuvvetinde değişim, kavrama kuvvetinde azalma olur.

Tanıda, Mills testi (pasif olarak hastanın ön kolu pronasyona, el bileği tam fleksiyona ve dirsek ekstansiyona getirilir) kullanılır. Bu esnada lateral epikondil çevresinde ağrı olması testin pozitif olduğunu gösterir. Kozen testi (dirençli el bileği ekstansiyonu) ve Maudley testi (dirençli orta parmak ekstansiyonu) testleri de uygulanır.

Tanı için radyolojik inceleme çok avantajlı değildir. Sadece ayırıcı tanıda tümör veya travma neticesinde kırık düşünülüyorsa röntgen istenir. Bazen dirsek MRI da gerekebilir. Magnetik Rezonans (MRI) veya ultrason görüntüleme ile; kalsifikasyonlar, lateral epikondil ve komşuluklarında sinyal artışı, tendonda kalınlaşma, eklem sıvısında artma, radius başı komşuluğundaki bursada effüzyon ve EKRB tendon rüptürleri görülebilir. Ayırıcı tanıda özellikle radial tünel sendromu akılda bulundurulmalıdır.

Lateral epikondilitin tedavisinde temel amaç; ağrının giderilmesi, iyileşme sürecinin hızlandırılması, kola yönelik aşırı yüklenmelerin azaltılması ve hastanın günlük yaşam aktivitelerine geri dönebilmesinin sağlanmasıdır. Önleme ve korunma tedavide esastır. Hastaların yaklaşık %95’i ameliyatsız (konservatif) tedviden fayda görmektedir. Konservatif tedavide, aktivite düzenlemesi, ortez, egzersiz, elektroterapi ajanları, manipulasyon, derin friksiyon, bantlama gibi fiziksel tedavi yöntemleri, antienflamatuar ilaç kullanımı ve kortikosteroid enjeksiyonu, botilinum toksin uygulaması, otolog kan enjeksiyonu ve ekstrakorporal şok dalga tedavileri (ESWT) tedavi yöntemleri olarak sayılabilir.

Lateral epikondilitli hastalarda her türlü tedaviye rağmen yakınmalar 6 aydan daha uzun zamandır devam ediyorsa, 2 haftalık immobilizasyon ve 2 kez yapılmış steroid enjeksiyonuna cevap yok ise, günlük yaşam aktivitelerini ve sporu olumsuz etkileyen kronik ağrı, ön kol kaslarında atrofi, güçsüzlük ve hastanın yaşam kalitesinde belirgin azalma varsa cerrahi tedavi önerilir. Cerrahi tedavi artroskopik veya açık cerrahi olarak yapılabilir. Cerrahide anormal tendonun eksizyonu, longitudinal tenotomiler, skar veya fibröz doku alanında gevşeme yapılır.

Bir cevap yazın